2006 yılında Mariesa
Weber’in ailesi, kızlarının kaybolduğu iddiasıyla polise başvurdu. İki
hafta sonra, Weber’in cesedi, evdeki kitaplığın arkasında, başaşağı
sıkışmış halde bulundu. Weber’in televizyon kablosunu takmaya çalışırken
düştüğü tahmin ediliyor.
Robert Williams, "bir
robot tarafından öldürülen ilk insan” ünvanının sahibi. Williams, 25
Ocak 1979 yılında, Ford fabrikasında çalışırken bozulan bir robot kolunu
onarmaya çalışırken, tekrar çalışır hale gelen kolun kafasına vurduğu
darbe ile hayatını kaybetti.
1991 yılında, 57 yaşındaki
Tayvanlı Yooket Paen, çiftliğinde yürürken bastığı bir inek pisliği
yüzünden ayağı kaydı, düşmemek için tutunduğu elektrik kablosundan
cereyana kapılarak hayatını kaybetti. Bu trajik olayı komşulara
göstermek isteyen 52 yaşındaki kardeşi Yooket Pan, aynı şekilde düşer
gibi yapıp, elektrik kablosuna tutununca, aynı şekilde hayatını
kaybetti.
Amerikalı oyun yazarı
Tennessee Williams, 1983 yılında içki içtiği şişenin tıpasının boğazına
kaçmasıyla boğularak ölmüştü.
1982 yılında, 27 yaşındaki
David Grundman, ateş ettiği devasa kaktüsten kopan parçanın altında
kalarak ölmüştü.
Tuvalette ölen bir çok
insan olsa da, en meşhurları hiç şüphesiz Elvis Presley’dir. Rock’n Roll
kralı Presley, banyosunda kusarken hayatını kaybetmişti. Doktorlar
yaptıkları incelemede "Kral”ın ölüm nedeninin aşırı kilo ve ilaç
kullanımına bağlı kalp krizi olduğunu tespit etmişlerdi.
Jerome Irving Rodale,
sağlıklı yemek fikrinin savunucularındandı. Çılgın bir taksi şöförü
tarafından ezilmediğim sürece 100 yaşına kadar yaşarım diyen Rodale, 72
yaşında katıldığı bir talk şov programında kalp krizi geçirerek hayatını
kaybetmişti.
"Modern dansın anası”
olarak tanınan Isadora Duncan, 1927 yılında, kendisi kadar meşhur
eşarbı, bindiği otomobilin lastiğine dolanınca boğularak öldü.
1869-1916 yılları arasında
yaşayan Rus Grigori Rasputin ölüm konusunda oldukça deneyim kazanmıştı.
İlk olarak 10 kişiyi öldürebilecek kadar zehir verilen Rasputin, daha
sonra sırtından vurulmuş, ancak tekrar kendine geldiği gelince 3 el daha
ateş edilmişti. Rasputin’in hala yaşadığını gören katilleri, bu kez
sopalarla onu dövmüş, daha sonra da donmuş bir nehire atmışlardı. Bu
noktadan sonra Rasputin’in öldüğü tahmin ediliyor.
1911 yılında Niagara
şelalesinden bir fıçının içinde geçen 2. kişi olma ünvanını alan Bobby
Leach, ölüme meydan okuyan gösterileri ile tanınıyordu. Bir gün Leach,
Yeni Zellanda’da yürürken bir portakal kabuğuna basarak kaydı ve ayağını
kırdı. Daha sonra ayağı kesilse de, doktorlar Leach’i kurtaramadı.
Meşhur Tenessee’li viski
üreticisi Jack Daniel, 1911 yılında bir gün işe erken gelmeye karar
verir. Ofisinde kasasını açmaya çalışan Daniel, şifreyi hatırlayamaz,
sinirlenir, kasasına bir tekme atar ve parmaklarını yaralar… Bu yaralar
bir süre sonra enfeksiyona dönüşerek, Jack Daniel’in ölümüne sebep olur.
Başarılı avukat Clement
Vallandigham, 1871 yılında müvekkilinin bir başkasını vurmakla
suçlandığı davada, vurulan kişinin kendi kendini vurduğunu ispatlamaya
çalışırken yanlışlıkla dolu tabancayı alıp, kendisini vurmuştu.
Vallandigham, bu şekilde ölerek müvekkilinin beraat etmesini sağlamıştı.
İsveç Kralı Adolf
Frederick, yemeklere düşkünlüğü ile meşhurdu. Frederick, 1771 yılında,
61 yaşındayken bir öğünde yediği, ıstakoz, lahana turşusu, havyar,
lahana çorbası, ringa balığı, şampanya ve tam 14 porsiyon favori tatlısı
olan semla yedikten sonra sindirim problemleri sebebiyle ölmüştü.
1687 yılında Fransız Kralı
14. Louis huzurunda Te Deum adlı eseri çalan orkestranın şefi
Jean-Baptiste Lully, ritme o kadar odaklanmıştı ki, o dönemde orkestra
şeflerinin ritm vermek için yere vurdukları çubuğu ayak parmağına bütün
gücüyle vurdu, ancak çalmayı durdurmadı. Ayak parmağı kangren olan
Lully, parmağın kesilmesine karşı çıkınca hayatını kaybetti.
Avusturyalı Hans
Steininger 1.4 metrelik sakalı ile meşhur olmuştu. 1567 yılında
Steininger, kasabasında çıkan yangına yardıma giderken yanlışlıkla
sakalına takılıp düşerek, boynu kırılarak ölmüştü.
Garip ve ibretli ölümler
Hiç sakalına basıp ölen birini duydunuz
mu? Ya da boynuna taktığı eşarptan boğulan birini… Neatorama adlı haber
sitesi tarihin en ilginç ölümlerini seçti. İşte en acayip ölümler:
Çılgın terzi: Moda tasarımcılarıyla
ünlü Paris’te 1911’de şehrin en ünlü terzilerinden Franz Reichelt
fonksiyonel bir kıyafet hazırladı. Reichelt geniş bir mantoyu andıran
tasarımının paraşüt olarak da kullanılacağına inandı. Bunu ispat etmek
için Eyfel Kulesi’nden atlayan terzi yanılgısını canıyla ödedi.
Rasputin efsanesi: Rus mistik Grigori
Rasputin’nin (1869-1916) çarlığa yakın olması düşmanları harekete
geçirdi. Rasputin’e önce siyanür içirildi. Ancak fare zehrinin
öldürmemesi üzerine silahla vuruldu. Kaçmaya başlayan Rasputin’in başına
demir levyeyle vurdular. Buzla kaplı nehre atılarak boğulan Rasputin’in
donmuş cesedi iki gün sonra sudan çıkarıldı.
Beyzbol topu: MERİKAN Cleveland
Indians’ın efsanevi oyuncusu Ray Chapman oyun sırasında başına vuran ve
kafatasını parçalayan beyzbol topuyla yaşamını yitirdi.
Timsah avcısı avlandı: Avustralyalı
vahşi doğa uzmanı Steve Irwin ‘Timsah Avcısı’ olarak anılıyordu. Irwin,
Great Barrier Reef’de belgesel film çalışması sırasında dikenli bir
vatozun göğsüne iğnesini fırlatması sonucunda öldü.
Sakalı sonu oldu: Dünyanın en uzun
sakallı adamı olarak bilinen Avusturyalı Hans Steininger bir gün
tutkuyla uzattığı sakalının ölümüne neden olacağını aklına bile
getirmedi. 1567’de bir metre 40 santimetre uzunluğundaki sakalına
takılınca dengesini kaybetti. Boynu kırılan Steininger anında yaşamını
yitirdi.
Rol değil gerçek: Amerikalı komedyen
Dick Shawn kahkaha dolu şovu sırasında meslektaşlarını eleştiriyordu.
‘İşim için hiçbir zaman yerlere kapanmam’ derken sahnenin zeminine düşen
Shawn’ı hayranları çılgınca alkışladı. Shawn 10 dakika boyunca
aralıksız süren alkışlardan sonra kalkmayınca yanına gelen güvenlik
görevlileri öldüğünü fark etti.
Tatlı tatlı göçtü: İsveç Kralı Adolf
Frederick tatlıya düşkünlüğüyle tanınıyordu. ‘Ölümüm savaş arenasında
değil yemek masasında olsun’ sözüyle ünlü olan İsveç kralının istediği
oldu. Hazımsızlık sorunu olan kral 1771’de 61 yaşındayken havyar, havuç
çorbası, ringa balığı, karidesli börek, 10 kadeh şampanya ve 14 porsiyon
tatlısını bitirdikten beş dakika sonra dünyaya veda etti.
Piyango Laneti
Referans dosyalarımda Amerika’lıların her yıl lotaryalara
ödedikleri paranın 50 milyar dolara yaklaştığını öğreniyorum. Bu rakkam
pek çok Afrika ülkesinin milli gelir toplamından fazla.
Oysa daha ilginç olanı lotaryalardan yüklü miktarda ikramiye
kazananların hikayesi. Toparladığım bilgiler pek iç açıcı değil. Son beş
yıl içinde lotarya milyonerlerinden ikisi kurşunlanarak öldürüldü. Biri
uyuşturucudan, bir diğeri aşırı alkolden hayata göz yumdular. Üç
milyoner ölüme teşebbüsden tutuklandı edildi, 20 kadar piyango zengini
eşlerini boşadı, biri çeşitli kez soyguncuların kurbanı oldu. Birini
polis öldürdü.
2005 yılında lotodan 20 milyon dolar kazanan Florida’lı
Jeffrey Dampier’i bir yıl sonra kimliği bilinmeyenler tarafından
kaçırılıp öldürüldü. 2004′te kazı-kazan biletinden 149 milyon dolar
kazanan Juan Rodriguez’i aynı hafta içinde karısı boşayarak ikramiyenin
büyük kısmına sahip çıktı. 2005 Kasım’ında tek biletle 65.4 milyon dolar
alan Cincinnati’li Metcalf Merida’nın cesedi saray yavrusu villasında
kokuşmuş halde bulundu. Seattle’de Starbucks kahvehanesi işçisi Rick
Camat 87 milyon dolarlık ikramiyeyi aldıktan sonra futbol stadı dışında
polis kurşunlarına kurban gitti. 2002 Aralık ayında 314.9 milyon
dolarlık süper lotoyu çeken fabrika işçisi Jack Whittaker defalarca
soyuldu, sarhoş araba sürdüğü için iki kez tutuklandı, kız torunu yüksek
dozda uyuşturucu kullanarak öldü. New Jersey’li Evelyn Adams lotodan
kazandığı 5.4 milyon doları dar gelirli arkadaşlarına dağıttı. Parası
kalmayınca hurdaya çıkmış bir otobüste yaşamaya başladı.
Lotaryanın yaşamlarını değiştirdiği milyonerlerin çoğu
”Başımıza ne geleceğini bilmiş olsaydık büyük ikramiye kazandığımız
bileti yırtıp atardık.” diyor. Loto milyonerlerini trajik hayatlarını
izleyen New York’lu Jay Sung 41 milyon dolar kazandıktan sonra kayıplara
karıştı. Ailesi dahi nerede olduğunu bilmiyor. Olayları mercek altına
aldığımızda ortaya ‘Piyango Laneti’ çıkıyor. Aralarında yeni muhitlere
taşınıp lüks evlerde olaysız, düzgün yaşam sürenler de olmasına rağmen.
(Doğan Uluç, Hürriyet)